Dünyada her 68 çocuktan birisi otizmli doğuyor.Peki Otizm nedir,nasıl tanınır? nedeni genetik midir? yoksa başka nedenleri de var mıdır?

Otizmin görülme sıklığı günümüzde çok büyük bir hızla artmaktadır. Sosyal etkileşimde ve iletişimde yetersizlikle beraber tekrarlayıcı davranışlar ve kısıtlı ilgi alanı ile karakterize ve hayatın ilk üç yılında ortaya çıkar.

Otizm ilk kez 1912 yılında Eugene Bleuler tarafından bildirilmiştir.Sosyal, duygusal alanda, sözel ve sözel olmayan becerilerde kısıtlılık ve sapmalar, tekrarlayıcı  hareketler ve davranışlar görülür. 

Hastaların bir yaşından önce genellikle göz ilişkisi azdır, gülümseme ve seslenmeye sosyal yanıt azdır. Kucağa alınınca mutlu olmazlar, yabancı kaygısı yoktur, ismi çağrılınca bakmazlar. Altı aylıkken beklenen agulama ve dokuz aylıkken beklenen heceleme yoktur ve ya seyrektir.

Hastalar en sık 2-3 yaşında ve sıklıkla konuşmada gecikme nedeniyle başvururlar. Başvurulacak klinik çocuk psikiatrisi poliklinikleridir. Hastaların bir kısmında doğumdan itibaren kısıtlılıklar gözlenirken, bir kısmı da normal gelişirken gerilemeye başlar.

Okul çağında ise yalnızlığı tercih etme, erişkinlerin ilgisini çekmede isteksizlik, başka çocuklar gibi oynamama, seslenince bakmama gibi belirtiler gösterirler. 

Başkaları ile iletişime girmekte isteksizlik, yaşıt aramama ve yaşıtlarıyla ilişkiyi sürdürememe çok belirgindir. Daha kısa cümleler, tekrarlayıcı konuşma, söyleneni tekrarlama ve monoton ses tonu vardır.

Ergenlik ve erişkinlik diğer yaş gruplarına göre daha az bilinen bir dönemdir. Bu yaş grubunda , değişime direnç, öfke nöbetleri, kendini ve başkalarını yaralama sıktır.Otizmli hastaların hepsi tabi ki zeka geriliğine sahip değildir.

Hastaların %30’unda orta zekâ geriliği, %40’ında ağır zekâ geriliği ve %30’unda normal zekâ saptanır. Otizmin nedenini açıklamaya yönelik çok sayıda genetik çalışma yapılmıştır. Genel olarak  genetik geçişin %90’ın üzerinde olduğu belirtilmektedir.

Otizmin günümüzde bilinen tek tedavisi ise, erken tanı ile yoğun, sürekli özel eğitimdir. Erken tanı ve haftada en az 20 saat özel eğitimle otizmli çocukların hayatlarında büyük fark yaratmak, sağlıklı gelişim gösteren akranları ile birlikte aynı okulda okuyacak seviyeye getirmek mümkün olabilmektedir.