Tıbbi tedaviyle tam iyileşme şansı yüksek olan akut lösemiden korkulmaması gerektiğini hatırlatmak; toplum olarak lösemi tedavisi gören kişilere ve ailelerine ihtiyacı olan, maddi-manevi her türlü desteği vermenin önemini vurgulamak amacıyla her yıl 28-31 Mayıs: Uluslararası Lösemili Çocuklar Haftası olarak kutlanmaktadır.

Halk arasında Kan Kanseri diye bilinen Lösemi; çocukluk çağında görülen kanser türlerinin %35’ini oluşturup ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizde her yıl 16 yaşın altında ortalama 1200-1500 arası çocukta lösemi vakası tespit edilmektedir. Löseminin kelime anlamı, kanda beyazlaşmadır. İlk olarak 1847 yılında, Alman patolog Virchow tarafından tanımlanmıştır.

Lösemilerin nedeni her zaman tam olarak açıklanamasa da, çoklu nedenselliğin söz konusu olduğu düşünülmektedir. Lösemi ile ilgili birçok çevresel ve biyolojik risk faktörü tanımlanmıştır. Biyolojik faktörler olarak; enfeksiyonlar, bağışıklık sistemi, ve genetik özellikler  sayabiliriz. Çevresel faktörlerden se, en sık radyasyon ve kimyasal maddeler üzerinde durulmaktadır.

Lösemi; kemik iliğindeki  kök hücrelerin çeşitli uyaranlarla, kontrolsüz ve düzensiz bir şekilde ve olgunlaşma gösteremeden çoğalması sonucu oluşur. Bu anormal hücreler, başta kemik iliği olmak üzere birçok dokuda birikir.

Kemik iliği  görev yapamaz hale gelir ve kemik iliği yetersizliğiyle ilişkili klinik tablolar ortaya çıkar. Lösemi kliniği çok çeşitlidir. Genellikle aile, çocuğu; solukluk, halsizlik, çabuk yorulma gibi hemen herkeste zaman zaman olabilecek, özgül olmayan yakınmalar veya ateş, kanama,özellikle ayaklarda morarmalar,  kusma, başağrısı, döküntü, gibi belirtilerle doktora getirir.

Gelişmekte olan ülkelerde kanserli hasta, ileri evrelere ulaşmadan sağlık merkezlerine gelememektedir. Çocukluk çağı lösemilerinin, en çok görülen formu Akut Lenfoblastik Lösemidir (ALL). Hastalığın görülme sıklığı çeşitli ülkeler arasında, 100.000’de 0,9 ile 4,7 arasında değişkenlik göstermektedir.

Lösemi tedavisinde; kemoterapi, radyoterapi, kemik iliği nakli, ve cerrahi yöntemler kullanılmaktadır. Çocuğun özelliklerine ve hastalığının durumuna göre bu tedavi yöntemlerinin uygulanması değişkenlik göstermektedir. Tedavideki ilerlemelerle birçok hasta iyileşmekte ya da yaşam süresi uzamaktadır.

Ancak, özellikle radyoterapi ve kemoterapinin  alan hastalar ve yakınları oldukça dikkatli ve özenli olmak zorundadırlar. Çünkü, bu yöntemler kanserli hücreler yanında normal hücrelere de zarar vermektedir.

Kemik iliğinin baskılanması, kemoterapinin en önemli yan etkilerinden birisi olup, bunun yol açtığı anemi, savaşçı hücrelerin azalması ve enfeksiyonlara karşı korunmasız hale gelmek ,pıhtılaşmayı sağlayan hücrelerin sayısının çok azalması hasta için çok önemlidir.

Saçlarda dökülme, bulantı, kusma, bitkinlik ve duygusal sorunlar kemoterapinin diğer en sık görülen yan etkileridir. Sık sık hastanede kalmak, giderilemeyen ağrılar, kişisel kontrol kaybı, temel aktivitelerini yapmada yetersizlik, hastanede yatma ve çeşitli tedaviler nedeniyle oyun gereksiniminin karşılanamaması, arkadaşlarından ve okulundan ayrı kalmak çocuğun yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Bu açıdan da yetişkin hastalardan çocuk hastalar ayrılmaktadır. Çocukluk çağı kanserlerinin tedavisinde, birçok hasta için umut verici gelişmeler olmasına rağmen, hastaların bir kısmında tedaviye yanıt alınamadığı da olmaktadır.

Konu ile ilgili ülkemizde bir sivil toplum kuruluşu olan LÖSEV oldukça etkili iyi işler yapmakta. toplumsal duyarlılığı taze tutmaktadır.

Herkese iyi haftalar diliyorum.