Kadının biri başka birisi hakkında bir dedikodu yaymıştı. Birkaç gün içinde söylenenleri tüm mahalle duydu. Dedikodunun sâhibi derinden yaralandı ve incindi.
 
Dedikoducu kadın daha sonra söylediklerinden dolayı pişman oldu. Hatasını nasıl tamir edebileceğini danışmak için bir alime gitti.
 
“Pazara git” dedi alim. “Bir tavuk al ve onu kestir. Eve dönerken tüylerini yol ve yol boyunca yere at.”
 
Nasihatin garipliğine şaşırsa da, denileni yaptı kadın.
 
Ertesi gün, alim şu tavsiyede bulundu kadına:
 
“Şimdi git ve dün attığın o tüyleri topla bana getir.”
 
Kadın yine itiraz etmeden denileni yapmaya gitti. Aynı yolu izleyerek tavuk tüylerini aradı. Ancak umutsuzluk ve korku içinde fark etti ki bütün tüyler rüzgarın etkisiyle uçup gitmiş. Saatler süren arayışın sonunda elinde, bulabildiği üç beş tüyle dönebildi alimin yanına.
 
“Görüyorsun” dedi yaşlı bilge. “Tüyleri yere atmak çok kolay ama geri toplamak imkansız. Dedikodu da öyledir. Dedikodu yapmamız ne kadar kolaysa, dedikoduyla işlediğimiz hatayı telafî etmek de o kadar zordur.”
 
Tarsus’un en büyük sorunu ne işsizlik, ne hava kararınca duran hayat, nede başka birşey. Tarsus’un en büyük sorunu Dedikodu!
 
Tarsus’un kurtulması gereken en büyük sorunu Dedikodu.
 
“Kıskanma ne olur, çalış seninde olur”, özdeyişi gibi. Çalışarak, hak ederek, alın teri akıtarak, birşeylere sahip olmak lazım. Yapamıyorsan, başaramıyorsan, sus! Sus ki adam sansınlar...
 
O yüzden kimse hakkında dedikodu yapmayın. Unutmayın vebal öyle ağırdırki bir ömür omuzlarınızın üzerinde durur ve o omuzları çatlatır!