CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki MİT ve Diyanet’in bütçelerinin görüşmeleri sırasında MİT’e olağanüstü yetkiler sağlayan yasa değişikliklerini gündeme getirdi.
MİT’in 2015 bütçesinin 1.1 milyar lira olduğunu, ancak bunun diğer kaynaklardan aktarılanlardan hariç olduğuna dikkat çeken Seçer, MİT’e son bir yılda örtülü ödenekten yaklaşık 145 milyon lira daha aktarıldığını belirtti.
İSTİBDAT DÖNEMİ GİBİ
Son yasal değişikliğin ardından MİT’e tanınan yetkilerle Türkiye’nin bir “istihbarat devleti” haline dönüştürülmeye çalışıldığını anlatan Seçer, Sultan Abdülhamit’in istibdat dönemini örnek verdi.
Seçer, “O dönemde Abdülhamit Osmanlı’yı Yıldız Sarayı’ndan hafiyeleriyle yönetiyordu. Şimdi, Erdoğan Türkiye’yi MİT ile ‘Ak saray’dan yönetilecek”  şeklinde konuştu.
REHİNELER TAKAS MI EDİLDİ?
Musul’da 49 rehine kurtarılırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın anlamsız güç gösterisine soyunduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti devletini hukuk dışı yollara yönelttiğini belirten Seçer, şöyle dedi:
“Çarpıcı iddialar var. 49 rehine kurtarıldı, çok güzel. Ama bunun karşılığında Türkiye’de ya da başka bir ülkede terörist faaliyetlerde, terörist eylemlerde bulunmuş IŞİD üyeleriyle bunların takas edildiği söyleniyor.
Danimarka’da İslam karşıtı yazılarıyla bilinen bir yazara suikast girişiminde bulunan bir IŞİD üyesi Türkiye’de yakalanıyor ve cezaevine konuyor ve şu anda nerede olduğu belli değil. İddialara göre bu takasta kullanılmış. Şimdi, Erdoğan diyor ki: ‘Velev ki takas oldu’. Burası hukuk devleti. Böyle bir anlayış olabilir mi?”
KATEGORİZE ETMEK YAKIŞMIYOR
Konuşmasında bütçesi görüşülen bir diğer kurum olan Diyanet’in konumuna da değinen Seçer, ülkemizin çok kültürlü olduğunu ve hiç kimsenin inancından, etnik kimliğinden dolayı ötekileştirilmemesi gerektiğini vurguladı. “Nefret söylemlerinden ben de nefret ediyorum.
Yani, insanları kategorize etmek doğru değil” diyen Seçer, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üslubundan örnekler verdi. Seçer, “Umuyorum Davutoğlu’nun üslubu daha farklı olur, daha birleştirici olur, daha bütünleştirici olur, Türkiye’nin buna ihtiyacı var.
Orta Doğu’da  yaşanan savaşlar buna çok önemli bir örnek. Bizler bu ülkede ayrışma istemeyiz, bizler bu ülkede barışsever insanlar olarak, barışsever yurttaşlar olarak kavga istemeyiz” diye konuştu.
Seçer, vergi toplanırken “Sen Sünnisin, sen Alevisin, sen Keldanisin” diye bir ayrım yapılmadığına dikkat çekerek Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da her türlü hizmetin de herkese eşit götürülmesinin bir zorunluluk olduğunu vurguladı.